Thursday, August 4, 2011

Hayatın1001hali: Nezaket öldü mü?

Nezaket öldü mü?

Metin RengiNezaket.. kelime anlamını bile unutmaya başladık artık. Rutubet kokan, tozlanmış ve eski bir kitabın sayfaları gibi... Demode, komik, çıkar ilişkisi durumlarında gösterilmek zorunda olunan davranışlar topluluğu olmaya başladı… Çok değil bundan 15-20 sene evvel sosyal hayatın ve medeniyetin olmaz olmazlarından olan, iş, özel fark etmeden insan ilişkilerinde birinci sırada gelen nezaket hergeçen gün anlamını yitiriyor. Tüketim mallarında olduğu gibi davranış modellerinde de arz talep dengesi var. İnsanlar birbirlerinden nezaket beklemedikleri için birbirlerine nezaket göstermeye de ihtiyaç duymuyorlar artık. Bu neyin göstergesi peki? Bence bu öncelikle insanların isteyerek istemeyerek birbirlerine verdikleri değerin azalışının göstergesi. Belki çağın getirdiği hızdan, belki bireyselleşme ve bencilleşmeden.. Ne olursa olsun “nezaket” dediğimiz bu incelikli davranışlar topluluğu insanların “merhaba” demeye, “teşekkür” etmeye dahi vakit ve enerji ayıramamalarından dolayı yavaş yavaş yokolmaya yüz tutmuş durumda.

Nezaketin çıkış noktası olan insaniyet, empati dediğimiz değerler günümüz toplumunun öncelikleri arasında değil artık. Maddi çıkarlar, bireysel hedefler, sadece kendi istek ve arzularına dönük bir hayat beklentisi arttıkça karşıdaki insanın duygu ve düşüncelerini önemsemek, hassasiyet göstererek davranmaya çalışmak anlamsız geliyor insanlara. Birzamanlar hiç tanışmasalar dahi yolda birbirlerine nezaketle selam vermeden geçmezmiş hanımefendiler beyefendiler.. Karşıdaki insanı rahatsız etmemek, incitmemek adına iletişim kurarken ses tonuna, kullanılan kelimelere, mimiklere, vucut diline özen gösterilirmiş. Şimdi aynı havayı günlerce, aylarca hatta yıllarca soluyup birbirine “merhaba” demeye, kafasını kaldırıp bakmaya dahi tenezzül etmeyen bir insan gürühuna dönüşüyoruz. Ne acı..

Bana göre nezaketi yok eden diğer bir neden de iletişim çağının etkisiyle niceliğin niteliğin önüne geçmiş olması. Artık iletişimde önemli olan kurulan iş ya da özel iletişimin derinliğinden, inceliğinden çok yoğunluğu, sayısı, bunun getirdiği prestij ya da bize sağladığı günübirlik egoist sosyalleşmeler. Özellikle iş hayatında ama genelde sosyal hayatın her alanında içtenlikle verilen selamların, hal hatır soruşların, teşekkürlerin, hayırlı olsunların, geçmiş olsunların devri yavaş yavaş kapanmaya başlıyor. Dostlar alışverişte görsün usulü sosyal medyadan herkesin gözü önünde biriki laf atışma yetiyor nezaket adına.
Üstten üstten yaşayıp, bir karış dahi derinine inmeye luzum hissedilmiyor ilişkilerin.
İşte bunun için nezaket gösterme gereği görülmüyor, çünkü karşılıklı kurulan şey tam olarak diyalog değil. Karşıdaki aracılığıyla kişisel egoların tatmini.. E hal böyle olunca da empati, nezaket hikaye oluyor.

Ben seviyorum nazik insanları, onlara ayrı bir sempati duyuyorum gerçekten. Nezaket demek her zaman iyilikle eşanlamlı değil illaki.. Buna rağmen bu stresli koşturmacalar, yarışlar ve düşüncesizlikler içinde hala kibarlığını, insanlara saygısını, sevgisini ve nezaketini koruyabilmek çok büyük bir güç istiyor. Çoğu insan böyle düşünmese de bence kibarlık çok büyük bir kuvvet insanın elindeki. Ve her şeyden önce bir “duruş”! Çağın tüm kabalığına, bencilliğine karşın “insaniyetimi kaybetmiyorum” duruşu..

imza:FEYZA